İlinde gerçekleşen trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasında ileri sürülen işleten sıfatının kayıt maliki olan davalıda bulunduğuna ilişkin karinenin aksinin iddia ve ispat edilememiş olması nedeniyle davalının bu hususa yönelen istinaf başvurusu yerinde olmadığı yönündeki Ankara Bölge Adliye Mahkemesi kararı. (T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 35. HUKUK DAİRESİ DOSYA NO: 2022/252, KARAR NO: 2022/397)

​”Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

​Davalı Memiş Dilek istinaf dilekçesinde, işleten olmadığını ve aracı kiraya verdiğini belirtmiş olup, 6100 Sayılı HMK’nun 357/1.fıkra son cümlesine göre resen gözetilecekler dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez. Öte yandan Yargıtay HGK’nın 1997/11-476 E – 1997/744 K sayılı 24/09/1997 tarihli kararında vurgulandığı gibi davalının yargılama sırasında işleten olmadığını savunmadığı (cevap dilekçesini süresinde ibraz etmediği), araç sahibi olması nedeniyle işleten olduğu, işleten sıfatının kayıt maliki olan davalıda bulunduğuna ilişkin karinenin aksinin iddia ve ispat edilememiş olması nedeniyle davalının bu hususa yönelen istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.

​Diğer taraftan yetkinin kesin olmadığı hallerde mahkemenin yetkisine itiraz, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 116/1-a maddesi gereğince ilk itiraz niteliğinde olup aynı Yasanın 117/1. ve 19. maddeleri gereğince cevap süresi içinde ve usulüne uygun olarak ileri sürülmesi gerekmekte olup bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde değildir. 

​Bununla birlikte, davalı Memiş Dilek davanın ihbarını talep etmiştir, davanın ihbarı, davanın taraflarından birisinin, davayı kaybetmesi durumunda kendisine rücu edebilecek üçüncü bir kişiye veya davayı kaybetmesi durumunda kendisinin rücu edebileceği üçüncü bir kişiye, tahkikat bitinceye kadarki süre içinde davayı bildirmesi şeklindeki tek taraflı usul işlemidir. 

​Davanın ihbarı, yazılı şekilde yapılır. İhbar, mahkemeye bu konuda verilecek bir dilekçe ile veya iadeli taahhütlü mektupla ya da noter aracılığıyla yapılabilir. İhbar dilekçesinin mahkemeye verilmesi durumunda mahkeme, ihbar olunana dilekçeyi tebliğ eder ve böylece ihbar işlemi tamamlanmış olur (HMK madde 61).

​Davanın ihbarı ile, ihbar olunan yönünden zamanaşımı kesilmiş olmaz. Dava ihbar olunan kişi, davaya cevap verip fer’i müdahil olabilir veya sessiz kalabilir. Davaya katılmayan ihbar olunana, bundan sonra herhangi bir tebligat yapılmaz. İhbar olunanın, aleyhine hüküm kurulmadıkça kararı istinaf hakkı yoktur. Davanın ihbarı talebinin dikkate alınmaması, savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup kararın kaldırılma sebebidir.

​Davacı Latif Özcaylan, ilk derece mahkemesince karar verildikten sonra, 29/9/2022 tarihinde vefat etmiştir. Davacının 29/9/2022 tarihinde öldüğü, muhtemel ömür sürelerinin, kabul gören yaşam tablolarına göre varsayımsal olarak belirlendiği; somut gerçeğin bulunduğu durumda varsayımlara dayalı hesaplama yapılamayacağı gözetildiğinde (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/05/2019 tarih ve 2016/14079 Esas, 2019/5707 Karar sayılı ilamı), zararının da ölüm tarihine kadar hesaplanması gerekmekte olup; hükme esas alınan hesap raporu verilerine göre, bilirkişiden ek rapor alınarak, davacının ölüm tarihine kadar oluşan gerçek zararının belirlenmesi ve mirasçıları davaya dahil edilerek buna göre yeniden hüküm kurulması gerekmektedir.

​Kabule göre de, yerel mahkeme tarafından davacı tarafından yatırılan Adli Tıp ücretinin yargılama giderlerine dahil edilmemiş olması da isabetsiz bulunmuştur.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir